Yak benim için şu hamamı, beyaza bürünsün - Unutmuşum renklerin beyaz olanını. Başımı döndürsün kömür, ki bu başıbozuğun, Yakıcı buharlar çözsün dilini. Yak şu hamamı benim için, hanım, Haşlayayım kendimi, kavurayım, Oturağın en kuytu kenarında, Kuşkularımın icabına bakayım. Mecalsiz kalayım, yüzüm kızarana dek, Soğuk bir tas - arkamda bıraksın her şeyi. Tapınalısı kişiliğin zamane alayları, Morartsın göğsümün sol yanını. Yak benim için şu hamamı, beyaza bürünsün - Unutmuşum renklerin beyaz olanını. Başımı döndürsün kömür, ki bu başıbozuğun, Yakıcı buharlar çözsün dilini. Ne çok inanç savruldu ormanlıkta, Ne çok dağlar, patikalar gördük geçirdik, Sol yanımda göğsümün, bir Stalin profili, Sağında ise cepheden Marinka’nın portresi. Ah! Fedakar inancım uğruna, Kaç yıl kalakaldım cennetin bağında! Karanlık hayatıma değiştim, Az bulunur aptallığımı. Yak benim için şu hamamı, beyaza bürünsün - Unutmuşum renklerin beyaz olanını. Başımı döndürsün kömür, ve bu başı bozuğun, Yakıcı buharlar çözsün dilini. Hatırlıyorum bir sabah erkenden, "Yardım et!" diyebildim kardeşime, İki civan muhafız beni, Sibirya’dan Sibirya’ya götürdüğünde. Sonra ise ya koşa koşa, ya uygun adım, Yutkunarak gözyaşı ve hamlığı, Kalbimize yakın bir yere işledik o profili, Duyabilsin diye, nasıl çırpınırmış insan yüreği. Yak benim için şu hamamı, beyaza bürünsün - Unutmuşum renklerin beyaz olanını. Başımı döndürsün kömür, ve bu başı bozuğun, Yakıcı buharlar çözsün dilini. Ah, sıtma tutuyor hikayenin ayrıntılarında, Bu buhar aklımdaki düşünceleri kovdu. Geçmişin soğuk sisi içindeyken, Benliğim yakıcı buharda kayboldu. Saplantılar girdi şimdi aklıma, Demek ki - boşuna yemişim damgayı. Bir kayın dalı ile kamçılıyorum, Karanlık çağların mirasını. Yak benim için şu hamamı, beyaza bürünsün - Unutmuşum renklerin beyaz olanını. Başımı döndürsün kömür, ve bu başı bozuğun, Yakıcı buharlar çözsün dilini.
© Hüseyin Avni Dağlı. Çeviri, 2011