Off, nerdeydim ben dün - öldürseler bulamam! Tek hatırladığım, duvar kağıtlı bir oda, Hatırlıyorum da - Klavka vardı, yanında da kız arkadaşı, - Mutfakta ikisiyle öpüşüyordum. Sabah kalktım - Anlatmaya başladılar, Ev sahibine sıralamışım, Herkesin ödünü patlatmışım, Güya çırılçıplak tepinmişim, Bağıra çağıra şarkı söylemişim, Babam, demişim, Benim babam - general! Sonra da gömleğimi yırtmışım, göğsümü yumruklamışım, Herkes beni sattı demişim, Diyorlar ki, misafirlere rahat vermemişim - Sıkılmışlar üç kuruşluk notalarımdan. Sonra içmeyi bırakmışım - Çünkü yorulmuşum - Yerlere düşürüp kırmışım, Şu soylu kristali, Şarabı duvarlara dökmüşüm, Kahve takımını, Camdan Aşağı fırlatmışım. Kimse bana tek kelime bile edememiş. Sonra yavaş yavaş benimle baş etmeye başlamışlar, - Toparlanıp üstüme atlamışlar, ellerimi bağlamışlar, Sonra da - hepsi (bi güzel) eğlenmişler. Kimi yüzüme tükürmüş, Kimi ağzıma votka boca etmiş, Dans edenlerden biri de Karnıma tekmeler savurmuş... Genç bir dul, Kocasına sadakatini muhafaza ederek, - Sonuçta bir kereliğine yaşıyoruz- Bana acımış. Yüzüm gözüm yaralı, mutfakta sararıp soluyorum, Pişmanmış gibi bir hal takındım, "Bu son, çözün!" diye haykırdım Çözdüler, - ama çatalları da sakladılar. Bundan sonra olanları anlatmaya - Kelimeler yetmez, - Nereden buldum Kollarımda o kuvveti! - Yaralı bir canavar gibiydim, Son kere (herkesi) kendime hayran bıraktım: Kapıyı pencereyi kırdım, Balkonu göçerttim. Off, dün neredeydim ben - gündüz gözüyle bile bulamam! Tek hatırladığım, duvar kağıtlı bir oda, - Yüzüm kaldı, - dayak izleri de, - Şimdi nereye gideceğim bi ton dayak sonrası! ...Eğer doğruysa - Bu olan bitenin üçte biri, - Geriye tek bir şey kalıyor: Uzanmalı ve ölmeli! Allah’tan o dul Her şeyi kabullendi, Acıdı bana da Yanına kabul etti.
© Hüseyin Avni Dağlı. Çeviri, 2012